top of page
Yazarın fotoğrafıelif arı durmuş

Kayıp ve yas


Sevilen bir kişinin yitirilmesi hayatta en acı veren deneyimlerden biri. Kimimizin çok daha küçük yaşlarda, kimimizin ise yaşamının ilerleyen yıllarında karşılaşmakta olduğu bir deneyim. Ben, sevilen bir kişinin ölümünden yola çıkarak bu konudan bahsedeceğim ama tüm büyük kayıplarda da benzer süreçlerden geçebiliyoruz.

Sevdiğimiz bir kişinin yaşamı sona erdiğinde bu durumu kabul edip, tekrar toparlanmak ve yola onsuz devam etmeye alışmanın gerekli olduğunu bilsek de öncesinde yaşayabileceğimiz pek çok duygu ve aşama var.


Bu durumu ilk öğrendiğimiz anda, özellikle de ani kayıplarda yaşanabilen şok ve hissizlik gibi. Durumla başa çıkabilmek için gücümüzü toparlayabilmemize zaman sağlayabilen, durumun gerçekliğini kabul edemediğimiz veya sıklıkla unuttuğumuz inkar aşaması gibi. Özlem duygusunu yoğun yaşadığımız, kaybettiğimiz kişinin yanımızda olmasını sıklıkla arzuladığımız; durumu, kendimizi ya da başkalarını sorguladığımız öfke aşaması gibi. Durumun gerçeğini biraz olsun iyileştirmeye çalıştığımız süreç ve sonrasında yaşanabilecek çaresizlik hissiyle başa çıkmaya çalışmak gibi. Tüm bu aşamalar aslında bu büyük kaybımızı kabullenmemiz sürecinde geçirebileceğimiz, doğal süreçler; bu süreçlerden farklı şekillerde ve sürelerde geçebiliriz.


Fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak ortak yas tepkileri gösteriyor olsak da yas herkes için kendine özgü bir deneyimdir. Kişilik özelliklerimiz, ölen kişinin hayatımızdaki yeri, rolleri, onunla ilişkimiz, ölüm şekli, ölümün haber veriliş şekli, inançlarımız, geçmiş yaşam öykülerimiz, yas sürecine eşlik eden ek problemler gibi durumlara bağlı olarak yasımız kendimize hastır.


Yas sürecini yaşamada farklılık oluşturan önemli bir etmen de çevrenin sunduğu destek. Yas yaşayan kişiye sunulan destekler içerisinde, duygularını engellemeden yaşamasına ve ifade edebilmesine olanak sağlamak, anlayışlı olmak önemli bir yere sahip. Bu süreçte, ifade edilemeyen duygu ve düşünceler ileride bedensel ve ruhsal sağlık problemleri haline dönüşebilmekte; yas sürecinin normalden uzun sürmesine veya bastırılıp daha sonra yoğun olarak yaşanmasına yol açabilmektedir. Her ne kadar iyi niyetli bir girişim olsa bile teselli etmeye çalışmak da bazen o kişiye acısının anlaşılmadığı hissini verip, kendini ifade etmesine ket vurur. Dinlemek, bazen paylaşmak bazen sadece sessizce yanında olmak, ihtiyaçlarını gözetmek ve yalnız olmadığını, acılardan da birlikte geçeceğinizi hissettirmek oldukça değerli.


Cenaze merasimleri ve mezar ziyaretleri bu duyguların paylaşılabilmesi ve vedalaşma için alan oluşturmakta. Kaybın verdiği acı, bazen bu ortamlardan ve hatırlatıcılardan kaçma-kaçınma isteği oluşturur. Ancak, kaçma-kaçınma acıyı azaltmaya yardımcı olmadığı gibi, kabullenme sürecini de geciktirir. Kabullenmek, unutmak veya artık özlememek değildir.


Yas sürecini tamamlamak, kişinin hayatın akışına işlevsel bir biçimde katılımı; kendisinin ve sevdiklerinin sağlığı, gelişimi için önemli. Kaybın üzerinden en az altı ay geçtiği halde, hayatın normal akışına katılmakta zorlanıyor, durumu kabul edemiyor, hissizlik yaşıyor veya durumla ilgili yoğun duygusal tepkiler gösteriyorsanız profesyonel ruh sağlığı uzmanlarına başvurmanızda yarar var.


Sağlık ve güvenlik dileklerimle.



*inegolonline.com'da yayınlanan köşe yazımdan alınmıştır.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page