top of page

Bağlanma


Bağlanma, insanların hayatlarında önemli olarak yer eden kişilerle kurmuş oldukları güçlü bağları ifade ediyor. Bağlanmanın temelleri doğum öncesi dönemden başlayarak bebeklikte, bebek ile temel bakım veren arasında atılmakta ve tipik olarak zamanla çok az değişiklik göstermektedir. Bağlanma kuramına göre, bebek ile bakım veren arasında hedeflenmiş olan yakınlık, fiziksel temas ve duyarlılık, bebeğin gelişimi için güvende hissedebileceği bir sığınak görevi görür, ancak bu etmenlerin yanı sıra doğum süreci, o süreçteki ayrılık, çocuğun özellikleri ve mizacı gibi etmenler de bağlanma ilişkisinde etkilidir. Kişinin kendi ve başkaları hakkında oluşan zihinsel modelleri,  ona bakım veren kişinin yaklaşımıyla ilişkilidir. İhtiyacı olduğunda temel bakım vereninden gereken ilgi, temas, destek ve yakınlığı alabilen çocuk, kendisini güvende ve sevilmeye layık, bakım vereni güvenilir olarak algılayabilir. Çocuğun gereksinimlerinin karşılanmadığı, ihtiyacı olan yakınlığın sunulmadığı veya bu konularda tutarsız davranıldığı bebek-bakım veren ilişkisinde çocuk kendisini ve/veya diğerlerini sevilmeye layık olmayan, bağlanma figürünü ise güvenilmez ve reddedici olarak algılayabilir.


Temel bağlanma stilleri

Bağlanma gibi önemli ve hassas bir konuda bebeklikteki temel bağlanma stillerini anlamak için Ainsworth’un Baltimore Projesi’nden bahsetmekte yarar var. Anne-bebek bağlanma örüntülerini incelemek amacıyla yürütülen bu projede, anne ve bebekler öncelikle evlerinde gözlendikten sonra “Yabancı Durum” adı verilen bir laboratuvar ortamında gözleme alınıyorlar. Bu ortamda, birkaç farklı aşamada bebeğin anneyi “güvenli bir üs” olarak kullanması, anne ortamdayken çevreyi keşfi, yabancı kişiye anne yanında ve anne kısa bir süre olmadığında tepkisi, strese karşı tutumu, anne ortama geri döndüğünde tepkileri inceleniyor. Sonuç olarak; güvenli, güvensiz-kaçınan, güvensiz-kararsız olarak üç temel bağlanma stili keşfediliyor, sonradan ‘dağınık bağlanma’ (bebeğin tepkileri tutarsız- beklenmedik) ekleniyor. 



Güvenli bağlanan bebekler, annenin ortamdaki varlığında çevreyi rahat bir şekilde keşfediyor. Yabancıya karşı temkinli duruyor, anneyi “güvenli üs” olarak kullanıyorlar. Annenin ortamdan kısa süreli ayrılmasında üzülüp ağlıyor, anne ortama geri döndüğünde onunla fiziksel temas kurarak rahatlıyor ve çevreyi keşfe devam ediyorlar. Kaçınan bağlanan bebekler, anne ortamdayken oyuncaklarla meşgul oluyor ve anneyi “güvenli üs” olarak kullanmadıkları görülüyor. Anne ortamdan kısa süreli ayrıldığında pek stres belirtisi göstermiyor, anne ortama geri döndüğünde ise bunu önemsemiyor, anne ile etkileşim kurmuyorlar. Kararsız bağlanan bebekler, ortamda sürekli olarak annenin varlığını takip etmekle meşgul oluyor, oyuncaklarla pek ilgilenmiyor, çevreyi keşfetmiyorlar. Anne ortamdan ayrıldığında, oldukça stres yaşıyor, yüksek sesle ağlıyor, anne döndüğünde bile zor sakinleşerek, annelerini reddediyorlar. 


Daha sonra yapılan ev gözlemlerinde, güvenli bağlanan bebeklerin annelerinin, bebeklerinin ağlamalarına duyarlı davrandığı ve onun ihtiyaçlarını karşılamaya önem verdiği gözlemleniyor. Anne, bebeğe yakınlık ve şefkat gösteriyor. Kaçınan bağlanan bebeklerin annelerinin, bebeğin ağlamalarına karşı duyarsız kaldığı, reddedici davrandığı ve bebekle yakın fiziksel temas kurmadığı gözlemleniyor. Kararsız bağlanan bebeklerin annelerinin ise bebeğe gösterdikleri ilgi, bebeğin ihtiyaçlarına, ağlamalarına duyarlılık  konusunda tutarsız davrandığı gözlemleniyor.


Ergenlikte bağlanma

Değişimin yoğun yaşandığı ergenlik döneminde, ergen için ebeveynden bağımsızlaşma, bireyselleşme ihtiyacı ön plana çıkmakta,  akranlarla kurulan ilişkiler önem kazanmaktadır, ancak ergen için bağlanma figürü ve bağlanma ilişkisi önemini yitirmez. Bağlanma ilişkisinde öne çıkan artık fiziksel yakınlık ihtiyacından çok duyguların paylaşılması ve destek görmektir (güvenli üs). 


Bağlanma örüntüleri hakkında önemli bir nokta, kişilerin bebekliklerinde oluşan bu zihinsel modellerin yaşamın ilerleyen yıllarında da önemli ilişkilerine yansımasıdır. Güvenli bağlanan ergenlerin, akran ve diğer sosyal çevrelerle ilişkilerinde güçlü bağlar kurabilme, daha yakın ve destekleyici bir arkadaş ortamı edinme ihtimali yüksektir. Ayrıca dönemin problemleri ve stresle başa çıkmada daha az zorlanırken, benlik saygısı, psikolojik iyilik hali, akademik başarı gibi durumlarda daha avantajlı olabilmektedirler. 


Yetişkinlikte bağlanma

Yetişkinlikte bağlanma modellerinin yansıması en çok yetişkinin romantik ilişkileri, eşi ve çocukları üzerindedir. Bartholomew ve Horowitz (1991), yetişkin bağlanma stilleri üzerine, kişinin kendi ve diğerlerine yönelik pozitif ve negatif bilişsel değerlendirmelerine dayalı olan dört kategorili bir sınıflandırma olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu modelle sunulan yetişkin bağlanma stilleri; güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu bağlanmadır. 


Güvenli bağlanan kişi, kendisini sevilmeye değer ve pozitif, başkalarını da genellikle duyarlı, kabul edici, destekleyici olarak değerlendirmektedir.  Saplantılı bağlanan kişi, kendi hakkında değersizlik hissi yüksek ve negatif bir değerlendirme içindeyken, başkaları ona göre değerli ve sevilmeye layıktır. Bunun tam tersi, kayıtsız bağlanan kişilerde görülmektedir. Kayıtsız bağlanan kişilerde olumlu ben, olumsuz başkaları değerlendirmesi vardır. Korkulu bağlanan kişiler hem kendini sevilmeye değer olmayan hem de diğerlerini reddedici ve güvenilmez olarak değerlendirmektedir. 

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page